3 Nisan 2006 Pazartesi

Şirince, Selçuk ve Tire; Ege'de kaldı aklımız...





4 günlük Ege seyahatimizden döndük. Hani tadı damağımda kaldı deriz ya... İşte öyle bir seyahat oldu bizim için.

Baharın gelmesiyle yemyeşil kırlar bembeyaz papatyalara bürünmüş. Şeftali ağaçları pembe çiçekleriyle yol boyunca sıra sıra dizili. Şirince köyü akşam üstü odun sobalarının tüten kokusu ile sessiz sakin... Ezan sesi içimi ürpertiyor.
Şehir hayatının insanı nasıl tükettiğini hayatın böyle yavaş, yalın, gösterişsiz aktığı yerlerde daha fazla hissediyorsunuz. Her ne kadar Şirince'de turistik bir köy olmasının etkileri görülse de akşam olup tur otobüsleri köyü terk ettiğinde köy hemen asıl kimliğine bürünüveriyor. Sessizlik, köpek havlamaları ve kedi miyavlamalarıyla bölünüyor sadece.

Efes Antik Şehri'nin yıllara meydan okuyan ihtişamı, Meryem Ana'nın etkileyici atmosferi derken Ege yemeklerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim.

Tijen İnaltong'un "Tak Koluna Sepeti" adlı kitabında Bodrum pazarlarında köylü kadınların taze taze toplayıp sattıkları çeşit çeşit otlar ve bunlarla yapılan yemekler hakkında yazdıklarını okudukça bu tatlarla tanışmak için can atıyordum.


Cumartesi günü ilk olarak Selçuk'un pazarına uğradik. Köylüler neleri var neleri yok getirmişler, son derece şirin, küçük ama renkli bir pazar. Üstü çiçeklerle dolu kocaman bir armut fidesi aldık. Eşim dayanamayıp, bahçenin bir köşesine ekmek üzere patlıcan, domates ve biber fideleri de aldı. Ama asıl pazar iştahımızı Salı günleri Tire'de kurulan ve nam-ı dillere destan Tire pazarına sakladık. (Yarın Tire Pazarı)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ah bende çok istiyorum şu izmire gitmeyi arkadaşım orda çağırıyor ama inşallah bu yaz gidebiliriz www.blogcu.com/dileks

Unknown dedi ki...

Sevgili Dilek,
Yaz sıcaklarına çok kalmamak gerek galiba. Sıcaktan gezecek hal kalmıyor diyorlar. Senin şeker blog'unu da linklerime koydum. Sevgiler... Pınar