25 Eylül 2006 Pazartesi

Bir Tatlı Hüzün...

Son yağmurlardan önce bahçeden çektiğim fotoğraflar... Güneşin ışıkları yaprakların arasından daha bir nazlı geliyor artık. Kuruyan yapraklar hafif hafif esen rüzgarda savruluyorlar. Sessizlik çökmüş her yere. Bu cam güzelleri önümüzdeki sezonu göremeyecekler. Tek sezonluk ömürlerine rağmen nasıl masum bir poz vermişler değil mi?


Bu bahçemin gülhatmisi. Yan bahçede de mor bir gülhatmi ağacı var. Birbirlerine nispet daimi çiçekler içerisindeler.


Sardunyalar neşeli çiçekler bence. O kadar çok açtılar ki bu sene...

Yaz sonu domatesleri. Geç büyüdüler. Artık yüzünü az gösteren güneşin de onları kızartmaya gücü yok. Bu sonbahar pek bir hüzünlü geldi sanki. Tatlı bir hüzün...

18 Eylül 2006 Pazartesi

Kabak Sufle



Eşimin ablasının hediye ettiği, Yunanistan'ın tanınmış aşçılarından Vefa Alexiadou'nun "Greek Cuisine " isimli kitabını karıştırırken dikkatimi çeken bu tarifi evdeki kabakları değerlendirmek için akşam yemeği öncesi denemeye karar verdim. Tarifte tereyağı kullanılıyordu. Onun yerine ben likit yağ tercih ettim. Çok hafif, kıvamı tok güzel bir sufle oldu. Biraz dinlensin, toplasın diye fırından çıkarıp, tezgaha bıraktım.
Akşam yemeğini afiyetle yedik. Karnımız doydu. Tabakları kaldırıp mutfağa gittiğimde tezgahın üzerinden "beni unuttun" dercesine bana bakan sufleyi gördüm. Artık yiyecek halimiz kalmadığından sufle bir sonraki gün yenmek üzere dolaba kaldırıldı:-(


Malzemeler
1 kilo kabak
tuz, karabiber
1/2 bardak sıvı yağ
1/3 bardak un
2 bardak ılık süt
4 yumurta (hafifçe çırpılmış)
250 gr ufalanmış beyaz peynir
1 demet dereotu (ince kıyılmış)
4 çorba kaşığı ufalanmış bayat ekmek içi

Yapılışı
Kabakların kabuklarını soyup yıkayın ve rendenin iri tarfıyla ya da arzu ederseniz mutfak robotunun rende aparatıyla rendeleyin.
Ayaklı bir süzgece koyup üzerine biraz tuz serpin ve altına bir kase koyarak 1-2 saat suyunu süzmesini bekleyin. Daha sonra kabakları avucunuz içinde sıkarak ayrı bir yere alın. (Benim bekletecek vaktim olmadığından kabakları 2 defa elimle iyice sıkarak tüm suyunun çıkmasını sağladım. Ancak vaktiniz varsa bekletmenizi tavsiye ederim)
Derin bir tencerede yağı kızdırın ve orta ateşte rendeleyip suyunu sıktığınız kabakları karıştırarak 10 dakika pişirin. Unu ilave edip 5 dakika daha sote edin. Ardından yavaş yavaş 2 bardak ılık sütü kabaklı unlu karışıma yedire yedire ilave edin. Kabaklar beşamel sos kıvamını (koyu boza kıvamı) alıncaya kadar ocakta karıştırın. Daha sonra altını kapatıp soğumaya bırakın.
Diğer tarafta yumurtalarınızı çırpın, beyaz peyniri çatalla ezin ve dereotunu kıyın.
Ilınan kabaklı karışıma önce peyniri ve karabiberi, ardından dereotunu ve çırpılmış yumurtayı karıştırarak ilave edin.
Fırına dayanıklı derince bir kabı yağlayın ve hazırladığınız ufalanmış ekmek içlerinin yarısını serpiştirin. Daha sonra kabaklı karışımı da fırın kabına döküp en üstüne yine kalan ekmek içlerini serpiştirin.
180 derecede önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 1 saat pişirin. Fırından çıktığında bir süre dinlendirip ardından servis yapmanızı tavsiye ederim. Afiyet olsun... Pınar

17 Eylül 2006 Pazar

Geçmişin Bakır Kaplı Büyüsü


Bu resimdeki bakır sürahi ve tepsi yaklaşık 60 ila 80 yıllık. Sürahinin içi kalay ile kaplı. Paşabahçe'den bu bakır tepsinin içerisine tam oturan oval bir cam kase aldım. Kahve servisinin yanı sıra salata servisinde de bu cam kase sayesinde kullanabiliyorum bu tepsiyi.
Bendeki bu antika tutkusunun başlangıcı evlendiğim yıllara dayanır. ilk olarak nişanımda kayınvalidem çok şık bir gümüş tabak ile getirmişti nişan çikolatalarını. Sonradan öğrendiğime göre eşimin ailesinde nesillerdir kuşaktan kuşağa erkek evlatların nişanlarında, nişan çikolatalarının koyulduğu el yapımı bir tabakmış bu. Nefis çikolatalar ile süslenmiş bu gümüş tabak kimbilir benden önce daha kaç genç kızın nişanında titreyen ellerine verilmişti...
Antika tutkusu insanı bir kere sardı mı bundan kurtuluş da olmuyor. Gümüş bir tabak ile başlayan bu merak, tuğralı aynalar, zarflı kulpsuz incecik porselen fincanlar, anneannemin taa saraydan geldiğini söylediği dantel gibi dokunmuş kül tablaları, gümüş kaşıklar, pasta takımları ve daha niceleri ile geçmişin büyüsüne hapsetti beni.
Geçtiğimiz günlerde sevgili arkadaşım Ayten'e sabah kahvaltısına gitmiştim. Ne zamandır aradığım bakır tencereleri Ayten'in mutfağında gördüğümde o da bana bunun hikayesini anlattı.
Oğlunun okulunda tanıştığı İtalyan bir bayandan öğrenmiş Ayten bu adresi. Ne ilginç değil mi? Kendi ülkemizdeki adresleri yabancılardan öğreniyoruz!:-)
Amerika'da ve İtalya'daki tanınmış dekorasyon mağazalarına, dizaynları bu ülkelerdeki firmalara ait bakır tencereler, tavalar, şamdanlar ve daha neler neler üretiyor, aynı zamanda Türkiye'nin dört bir yanından gelen antika bakır objeleri toplayıp satıyorlar. Kahvaltı sonrası Ayten ile burayı yani Hak Art'ı ziyarete gittik. Cumartesi günü gittiğimizden firmanın sahibi Mehmet Bey ile tanışamadım ama Mehmet Bey'in yardımcısı Özcan Bey bizi çok güzel bir şekilde yönlendirdi ve yaklaşık 5 kata yayılmış antikalar ve yeni üretim bakır tencere takımları arasında kendimi kaybettim.
Bakır tencerede pişen yemeğin lezzetinin bir başka olduğu söylenir hep. Bunun ne kadar doğru olduğuna artık tanık oluyorum. Günlük kullanımda dikkat edilmesi gereken en önemli unsur kullanılan bakırın kalayının bozulmamış olması. Aksi takdirde, yani kalaysız kullanıldığında bakırın zehirleyici bir özelliği var.
Dekoratif kullanılıyorsa üzerine direkt yiyecek maddesi koyulmadığı takdirde bir sakıncası yok.
İlgilenenler için Hak Art'ın adres ve telefon bilgilerini aşağıda veriyorum. Bu hafta sonu bakır tencerede pişiridiğim etli türlünün tarifini de ilk fırsatta vereceğim. Sevgilerimle, Pınar
Hak Art
Dekoratif Eşya ve Metal Sanayi A.Ş.
Mehmet Doğan
Özcan Yurtbeğendi
Bakır ve Pirinç Sanayicileri Sitesi
Menekşe Cad. No.3 Beylikdüzü- Büyükçekmece İstanbul
Tel: 0212 876 2686
www.hakart.com.tr

Bu bakır tepsi de zamanın izlerini taşıyor. Bahçemize düşen çam kozalakları ve mumlar ile salonumuza hoş bir hava verdi. Bazı akşamlar ışıkları ve televizyonu kapatıp mumlarımızı yakıyor ve CD'ye güzel bir müzik koyup kahve keyfi yapıyoruz.


Bu eski bakraç da bir zamanlar alt kısmından bir yara almış ve tamir görmüş. Kim bilir ne oldu??? Ben içini kalay ile kaplattırdım. Bahçede içini buz ile doldurup şarap şişelerini soğutmak için kullanmayı düşünüyorum.


En sevdiğim parçalar ise bunlar. Tahta kaşıklarımı koyduğum bakır kap 100 küsür yıllık Türkmen işi. Her iki yanındaki kulplar çok hoşuma gitti. Dökme pirinç havan o kadar ağır ki yerinden oynatmak güç istiyor.

14 Eylül 2006 Perşembe

Evde Konserve Yapımı


Eşimin çalıştığı bir haftasonu 2 senedir yapmayı düşündüğüm ama bir türlü fırsat bulamadığım kışlık konserve hazırlamaya karar verdim. Cumartesi sabahı ilk iş olarak pazara gittim ve yazın en bol bulunan sebzelerinden aldım; domates, biber ve taze fasulye.
Sevgili Emel'in hazırladığı Yemek Günlüğüm'ün sayfalarında gezinirken "Kış Hazırlıkları" linkindeki tariflerini denemeye karar verdim.
Küçük Evin Mutfağı'nın pazar kahvaltılarında menemen sık sık yapılır. Yaz mevsiminin güzel domatesleri elimizin altındayken kışın da bunlardan istifade edebilmek amacıyla menemenlik konserve tarifi ne zamandır aklımdaydı. Bunun yanı sıra yazın en sevilen sebzesi olan taze fasulye konservesi de kışın iyi gider diye düşündüm.
Konserveleri hazırlamak neredeyse yarım günümü aldı. En fazla el oyalayan domateslerin kabuklarının soyulması, biberlerin çekirdeklerinin çıkarılması ve fasulyelerin ayıklanması ile geçen hazırlık aşamasıydı.
Tariflerde göreceğiniz gibi Emel kavonozları düdüklü tencerede kaynatmış. Ben ise buharlı pişiriciyi tercih ettim. Süreleri Emel'inkilerle aynı tuttum.
Tariflerin yorumlarında kapakların mümkünse yeni ve iyice temizlenmiş olmasının yanı sıra sımsıkı kapanmaları gerektiği ile ilgili püf noktalarını okudum. Emel'in tam da tarif ettiği gibi yapınca tüm kavanozlarım tuttu. Yani kavonozlanıp, kaynatılan ve ardından 1 gün boyunca tezgahın üstünde başaşağı bekleyen konservelerimden ertesi gün ters çevirdiğimde hiç bir sızıntı olmadı. Kapaklar içeri doğru hafifçe bombe yapmıştı ve sanki içinde gazlı bir sıvı varmış gibi guruldadılar:-))



Yıkanmış, kabukları soyulmuş domatesler ve çekirdekleri çıkarılmış biberler küçük küçük doğranıp kavanozlara doldurulduktan sonra kaynamaya bırakıldılar.


Kaynama süresi dolan kavanozlar 1 gün boyunca böyle başaşağı bekletildiler.



Konserveler ertesi gün heyecanla çevrildiler. Tuttukları anlaşılınca kurdelalarla süslendiler.

Pınar

Doktor Kontrolünde Diyet

Diyet programı ile ilgili yazımı herhangi bir yanlış anlaşılmaya / yönlendirmeye imkan vermemek amacıyla sayfalarımdan kaldırıyorum. Sağlıkla kalın...

13 Eylül 2006 Çarşamba

İSKENDERİYE.COM'UN ALT SİTESI GURME.NET'İN HIRSIZLIĞI VE UTANMAZLIĞI

Yine bilgi hırsızlığı. Mutfakta Zen'in ilk olarak fark ettiği bir başka Kanaltürk hikayesi ile maalesef yine karşı karşıyayız.
www.iskenderiye.com'un alt sitesi olan www.gurme.net bizlerin çabalarını, yazılarını, emeklerini, hatta kendi hayatımıza dair ve gurme.net okuyucularını ilgilendirmeyen özel yazılarımızı izinsiz olarak yayınlıyor, yani çalıyor.
Gurme.net'in bu hareketini kınıyor ve derhal sonlandırılmasını talep ediyorum.
Hakkkımızı hep birlikte savunalım. Tüm blog dostlarımı Gurme.net'in bu ahlak dışı hareketini engellemek için gerekeni yapmaya davet ediyorum.

Bu sitenin domain sahibi ile ilgili bilgiler aşağıda:

Registrant:
İbrahim Karaçoban (GURME-NET-DOM)
Fevzi Çakmak Mah. Çukurca Sk. No.8 Kadıkoy
İstanbul, 34000
0212.265 8565
0212.265 8565

Şikayetlerinizi ayrıca info@iskenderiye.com adresine yazmayı unutmayınız.

Sevgiler, Pınar

Son Durum: gurme.net'in bloglarımızda yazılanları sayfalarına birebir taşımaları ile ilgili son durum hakkında bu yazının yorumlarını okumanızı rica ediyorum. Bu gibi durumlar için bizim alabileceğimiz önlemler mevcut.
Blogger'da Settings / Site Feed seçeneği altında "publish site feed"i "no"yu seçerek tamamen inactive edebilir, ya da "yes"i seçip, "descriptions" bölümünde "short"u seçerek RSS ile beslenen sitelerin sayfalarınızdaki her yeni yazının sadece ilk paragrafını (255 karakter) görmelerini sağlayabilirsiniz. Ben ikinci alternatifi tercih ettim. Bilgilerinize... Pınar

11 Eylül 2006 Pazartesi

Size söyleyeceklerim var ne zamandır...

Herkese merhaba... Bakıyorum artık Küçük Evin Mutfağı'na pek uğramıyorsunuz. Haklısınız da... Mutfakta kimse yok çünkü.
Bir süredir mutfağa giremiyor, hatta girmek istemiyorum. 1 aydır diyetisyene başladım. Rejim yapmaya çalışıyorum (!). Çünkü vücudum artık kaldıramadı. Hayır hayır yemekleri değil.
Keşke yemekten olsa......
Neden sizlerle paylaşamadım şimdiye kadar bilemiyorum. Aslında denedim. Defalarca neler yaşadığımı, hissettiğimi yazdım, ardından sildim.
Nedendir bilemiyorum. Bir cesaret geldi bana. Yazmak ve rahatlamak istiyorum artık. Paylaşırsam şeytanın bacağını kırarım diye belki... Her neyse işte yazıyorum.
Ailemizi büyütme çabalarımız doğrultusunda geçen seneden beri 3 ayrı hamilelik, 3 ayrı gebelik kaybı yaşadım. Sonuncusu bu sene 14 Ağustos'ta gerçekleşti. Bu süre zarfında 61-62 kilolardan 71 kiloya kadar çıktım. Üzüldüm, bazen ağladım, bazen ağlayamadım. Ne kadar güçlü bir kadın olabildiğime şaştım zaman zaman.
Geçmişten çok fazla söz etmek, sizleri de üzmek istemiyorum. Bu durumda daima geleceğe bakmazsam hiç yol katedemem yoksa. Güzel gelişmelerden bahsetmek istiyorum.
Artık yeni bir doktorumuz var. Sevgili arkadaşım Solin'in aylardır ısrar edip benim bir türlü randevu almadığım doktor. En sonunda karar verdim, randevu aldım ve gittim. İyi ki gitmişim. "Keşke daha önce gitseydim" demiyorum, herşeyin bir zamanı var zira. Sağol Solin'ciğim.
Şimdilerde yeni doktorum, testlerim, tetkikler, ufak operasyonlar ile geçiyor zaman. Mutfağa bir süre daha giremeyeceğim. Diyete de devam, tam 3.5 kilo oldu toplamda. Biraz moralim geldi yerine tabii.
Yeni bir başlangıç yeni umutlar demek. Ara ara sizleri de haberdar edeceğim. Dualarınızı eksik etmeyin... Sevgiler. Pınar