15 Ekim 2012 Pazartesi

Çok Güzel Bir Bahar Sabahından Herkese Kocaman Merhaba!!!



Herhalde bugün baharın en güzel, en büyülü en huzur verici günü olsa gerek. Şimdi mutfak balkonumda cam kenarında oturuyorum. Bahçe ve ağaçlar inanılmaz bir renk cümbüşü içinde. Kuşlar cıvıldıyor. Ara ara ılık bir esinti var. Semoş bir içeride bir bahçede. Şimdi bir eskici geçiyor sokaktan:-) Bu mevsimde güneşin ışıkları artık biraz eğik geliyor. Güneşin ağaçların arasındaki dansını izlemek bile keyif veriyor insana. Şimdi hemen bir kahve koymalıyım kendime ve yazıma öyle devam etmeliyim... Hemen geliyorum.

Evde geçen bir hafta sonu ardından bu hava tüm sıkıntıları aldı götürdü bir anda. Evde olunca tabii mutfakta da olunuyor haliyle. Resimlerin kusuruna bakmazsanız size iki tarif vereceğim.

Birincisi "Patatesli Omlet". Hepimiz biliriz aslında patatesli omlet yapmayı ama bu sefer ben köydeki Şükran'ın çocuklarına yaptığı şekilde denedim bu bildik tarifi. İnanın nefis oldu.
Önce patatesleri rendeledim. Tavaya biraz çiçek yağı biraz da sadece lezzet ve koku versin diye tereyağı ilave ettim. Kaşığın ucuyla... Rendelenmiş patatesi tavaya yaydım, spatula ile sıkı sıkı bastırdım. Harlı ateşte önce bir tarafını sonra diğer tarafını nar gibi kızarttım. Yumurtaları çırptım. Tuz, pul biber ilave ettim. Patateslerin üzerine döktüm. Tavaya bir kapak uydurdum. 3-5 dakika kapağı kapalı olarak pişirdim. Baktım üzerindeki yumurta pişmiyor. Yine spatula ile dikkatlice ters yüz ettim ve yine kapağı kapattım. Bu sefer yumurta piştikçe kabardı. Sanki tavadan taşacak gibi oldu omlet. Üzerine ince kıyılmış maydonoz serpip servis yaptım. Yumurta ve altındaki çıtır patates ile tadı enfes olmuştu.


Pazar günü de biraz okuduğum kitabın da etkisiyle (kitapta kadın kekler kurabiyeler pişiriyor, yeni satın aldığı otel müşterilerine ikram ediyordu) "İki Renkli Kek" yapmaya karar verdim. Tarif kayınvalidemden. Klasik ev yapımı kek. Tarifi aynen veriyorum. Ben kek hamurunun kıvamı yoğun olduğundan önce 150 derecede pişirdim. Kabarınca 175 dereceye çıkardım fırının ısısını. Slikon büyükçe kek kalıbı kullandım. İyi ki öyle yapmışım. Kek bir hayli kabarıyor çünkü.

Malzemeler
4 yumurta
4 su bardağı un (elenmiş olmalı)
1 su bardağı süt
1 su bardağından bir parmak eksik çiçekyağ
1,5 su bardağı şeker
2 çorba kaşığı kakako
Vanilya & kabartma tozu

Yapılışı
Önce kısa süre şeker ve yumurtayı daha sonra diğer malzemeleri ekleyerek çok uzun süre olmayacak şekilde çırptım. Yağlanmış kek kalıbına malzemenin 2/3'ünü döktüm. Kalan karışıma 2 kaşık kakao ilave edip tekrar çırptım ve kabın ortasından gezdirdim ve çatalla hafifçe karıştırdım. Tam o çocukluğumuzun anne keki!  Afiyet olsun, Pınar

1 Ekim 2012 Pazartesi

Alıp Başımı Gidiyorum...

Yok aslında o kadar da dramatik bir durum değil. Yazın son sıcak günlerinden faydalanmak amacıyla oğlumla birlikte kısa bir Antalya kaçamağı yapacağız. Anlayacağınız önümüzdeki birkaç gün bizim mutfak kapalı olacak. Sevgiler, Pınar

Şimdi Nerede Olmak İsterdin?


İşte benim olmak istediğim yer. Şimdi kahvaltıda köyde olmak vardı...

 
Hava geceleri bir hayli serin olduğundan sabah çiğ damlacıkları karşılar seni terasta. Uyanır uyanmaz, hatta daha hafif uykuluyken ve nemli pijamalarınla koşarsın bahçeye doğru. Çünkü öyle temiz ve taze bir hava beklemektedir ki seni, önce bu havayı koklamalı, sonra koşa koşa bir hırka geçirmeli sırtına ve en son buz gibi ve bol kireçli (!) köy suyunu yüzüne çarpmalısın ayılmak için.

Güneş yeni yeni dağların arkasından kendini göstermeye başlamıştır. Hafif loş olur erken saatlerde bizim bahçe. Ağustos ayı itibariyle de gece gündüz sıcaklık farkı her yeri nemlendirir sabah saatlerinde. Güneş terasa varana kadar içini üşütür insanın bu serin ve nemli hava. Sonra güneş kendini göstermeye başlar ve değdiği dokunduğu heryeri ısıtır, sarıp sarmalar adeta.
Tek başına oturursun rahat şezlonglara. Ne kadar erken kalkarsan o kadar uzun sürer bu keyif. Karşı manzara seni içine çeker. Hiç birşey düşünemezsin bu manzara karşısında, mümkün değil. Herşey anlamsız ve küçücüktür bu mütevazi gösterişin önünde. Doğa seni kıskıvrak yakalamış, esir almıştır artık. Aval aval bakarsın karşıya doğru. Güneşten önce sessizlik hakimdir her yana. Büyülüdür sanki o saatler. Ne zamanki güneş kendini gösterir o zaman çaltı kuşları cıvıl cıvıl etrafında uçmaya başlarlar. İşte bu kalk borusudur. Eee zaten ev ahalisi de uyanmış gürültü, bağırış çağırış başlamıştır. Büyülü anlar geride kalmış, güzel ve basit bir kahvaltının tadını çıkarmaya gelmiştir sıra.

Herkese kocaman bol gülümsemeli bir günaydın! Sevgiler, Pınar