16 Nisan 2006 Pazar

Zor işler bunlar...

Geçtiğimiz hafta Esma’mız böbrek rahatsızlığının devam etmesi nedeniyle artık gelemeyeceğini bildirdi. Bakmayın böyle sıradan bir olaymış gibi yazdığıma. İlk duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Esma benim elim ayağım. Artık bizim evin ilmini almış, Hem yardımcımız, hem ablamız. Hastaysam 1 tencere çorba yapıp gönderen, çok seviyorum diye her hafta etli lahana dolması saran eşsiz insan o. Hayatımızın bu kadar içine girmişken artık gelemeyeceğini söylediği anda kelimeler havada asılı kaldı adeta. Hani insanın nutku tutulur ya... Bende tam anlamıyla öyle oldu. Bir yandan onun için üzülürken bir yandan da “ne yapacağım ben şimdi” diye paniğe kapıldım.
İnsan en çok alıştığı, kanıksadığı şeyleri ya da insanları yitirdiğinde paniğe, endişeye ya da korkuya kapılıyor. Aslında her yeni başlangıcın hayata kattığı ayrı bir değer var. Ben de ilk paniği atlattığımda “her işte bir hayır vardır” diyerek, kollları sıvadım. Uzun lafın kısası bir kaç ilginç(!!!) görüşmeden sonra yeni bir bayan ile anlaştık. Cumartesi günümü “Sedef”e ayırıp biraz pratik yaptık. Günün sonunda artık elim kalkamayacak kadar yorgun düşmüştüm...

Hiç yorum yok: