1 Temmuz 2006 Cumartesi

İstanbul sıcakları...

Karagözümle bakışıyoruz. Ben yazımı yazıyorum, o bana bakıyor:-)

Mutfak camımı süsleyen gardenya, fesleğen ve karagöz saksıları arasında bir yarıştır gidiyor. Ama bu aralar Karagöz tüm hünerini ortaya serdi. Pembe çiçekleri ile fesleğenlerin arasında nefis görünüyor. Küçük Evin Mutfağı'ndan yeni haberleri yazarken sanki onlarda beni izliyorlar bir yandan.

Bir yandan yazıyor, bir yandan da kahve mi içsem, çay mı diye düşünüyorum. Birazdan pazara gidilecek. Bol sebze meyve alınacak. Sıcakta gözümde büyüse de 2 haftadır marketten aldığım hiçbir sebzeden pazardan aldıklarım kadar memnun kalmadım.

Yaz güneşi tüm kızgınlığı ile kavurmaya başladığından beri bloglarda da bir sessizliktir gidiyor. Bu aralar bizim sokak bile bomboş, kimsecikler olmayınca hayat da olmuyor. İnsanlar, sokak satıcıları, çocuklar hayat veriyor sokağımıza.

Galiba ben bu sene ilk defa kışı özlüyorum...

.......
...........
.................


Pazardan kan ter içinde geldik. Gittiğimize fazlasıyla değdi. Yukarıda gördüğünüz girit kabakları ve kırmızı biberler dolma yapılmak üzere alındılar. Geçenlerde Portakal Ağacı'nda Hatice'nin girit kabaklarıyla yaptığı nefis dolmaların resimlerine hayran kalmıştım. Bir kez denedik ve bizim de çok hoşumuıza gitti. İlk defa bu sene pazarda da rastladım girit kabaklarına ve dayanamayıp aldım birkez daha.

(Hatice'nin girit kabaklarıyla yaptığı dolma tarifine buradan ulaşabilirsiniz. )


Bu patlıcanlar salata için. Ocak üstünde közlenecekler, kabukları soyulup ince ince kıyılacaklar. Kabukları soyulmuş ve küçük küçük doğranmış domates, biber ve tuzla ovularak acısı alınmış kırmızı soğanla karıştırılıp zeytinyağ ve limonla tadlandırılacaklar. Biraz da ince kıyılmış maydonoz. Mmmmm...



Biberler ise turşuluk. Turşu tarifini ölçüleriyle vermek biraz zor benim için zira hep göz kararı ölçüsüyle yapıyorum ama
kullandığım malzemeleri sıralayabilirim fikir vermesi açısından;
Kavanoza göre göz kararı sirke, göz kararı tuz ve bu sene ilk defa deneyeceğim bir miktar suda eritilmiş limon tuzu. Sarımsak ve defne yaprakları çeşnilendirmek için. En üstte bağlanmış bir demet maydonoz. Ahh bir de turşuluk kornişon ya da acur bulabilseydim pazarda nefis olacaktı ama bir dahaki sefere artık.


Sevgiler,
Pınar

14 yorum:

Sardunya dedi ki...

Şahane olmuş karagözün Pınarcığım:) Yaz buralara sıcaklık olarak gelmedi ama yine de şehir boşaldı... şikayetçi miyim? hayır:) çünkü daha az trafik var, daha az gürültü, bir avuç insanla da şehirdeki çarklar gayet güzel dönüyormuş:)
Fakat bloglardaki rehavet de gözden kaçacak gibi değil hani:) sen de bir daha bu kadar özletme:)

Unknown dedi ki...

Bizi aslında sıcaklar ve nem mahvetti Sardunya'cığım. Sıcaklar bir yandan nem bir yandan. Yapış yapışız. Elimizi kaldıracak halimiz kalmadı İstanbul'da. Rehavet hepimizin üstünde anlayacağın. Pınar

sevil dedi ki...

merhaba
calısıyor ve aynı zamandada bu kadar cok seye vakit ayırıyor olabilmen cok guzel. yemek yapmayı bende severim ama sagolsun annem her aksam yapıp veriyor bize kızı ondan almaya gittigimizde. bizede yemek dusuyor sadece :)
yazılarını cok begendim ayrıca basarılar

Unknown dedi ki...

Merhaba Sevil,
Kalp kalbe karşıymış. Küçük Evin Mutfağı'ndaki yorumunu okuyunca şaşırdım. Bugün ben de ilk defa senin blogunu ziyaret etme imkanı bulmuş, çalışan ve üstüne üstlük 2 çocuk sahibi olan bir kadın olarak neler yaşadığını okumuştum. Henüz çocuk sahibi değiliz ama yaşadığın zorlukları (dar vakit, monoton hayat, daima koşturmaca, iş stresi) inan ben de kısmen yaşıyorum. Benim de eşimin yoğun bir temposu var. Hayatı paylaşamadığımız zamanlara da bir o kadar üzülüyorum. Bu döngüden çıkmak için daha çok çaba sarfetmek lazım, bıkmadan, usanmadan... Çok memnun oldum, Sevgiler, Pınar

Hanife dedi ki...

Gozum gonlum acildi. Su Girit kabaklari pek bir afilliler, burada bulmak ne mumkun, yaparsan afiyetle yersin Pinar'cigim.. Biberlere icim gitti, ben de tursu yapacagim su siralar. Ama hic yapmadim, burada bir ablam var cok guzel tursu yapar onu cagiracagim yardima:))
Bu arada guzel kizindan ne haber, yeni fotolar yok mu??

Unknown dedi ki...

Ahh Hanife, Kızın resmi olmaz olur mu? Cadı ne zaman fotoğraf çeksem kafasını çeviriyor ama zar zor yakaladım. Bir de 2 hafta önce misafir ağırladı. Kayınvalidemin kedisi kaldı bizde bir hafta. İkilinin resimlerini koyacağım yakında Küçük Evin Mutfağı'na...
Öpüyorum, Pınar

Unknown dedi ki...

Sevgili Kruidnagel (doğru mu hitab ediyorum???) harikasın. O balkondaki kabaklardan neler yapılmaz şimdi. Sıcaklar desen inan burası da geçen haftaya kadar mahvetti bizi. Biliyorsun İstanbul'un da nemi felaket olur. Amsterdam'a selamlar, Pınar

Papatya dedi ki...

Pınarcım ellerine sağlık!
Yalnız ilginç olan bu kabaklara Girit Kabağı diyorsunuz ama, ben 7 yıldır Giritte yaşıyorum böyle kısa ve kalın kabak görmedim hiç burada :))))
İzmirde ise, koyu yeşil renkteki, çiçekleri üstünde minicik kabaklara Girit kabağı deniyor, bak onlardan istemediğin kadar var işte!
Bu isim nereden geliyor o zaman kim bilir?
İlgiç di mi?
Papatya

Unknown dedi ki...

Sevgili Papatya,
Bu bizim cin pazarcılar bu isimle daha çok satacaklarını düşünmüşlerdir belki kimbilir?:-))Açıkçası ben bile isminden dolayı gerçekten Girit menşeyli olabileceklerini düşünmüştüm.
Yanlız sunumu çok hoş oluyor orası gerçek. Sevgiler, Pınar

vintage biscuit dedi ki...

YAZ sebzeleri
onlar muhtesemm!!!!!

Unknown dedi ki...

Vintage Biscuit!!!
Tatilde misin halen?

Adsız dedi ki...

Merhabalar sayfaniza bir arkadastan atlayarak girdim iyikide girmisim degisik tarifler var paylasim icin tesekkürler, banada beklerim.
http//www.blogcu.com.baharcicegi

Unknown dedi ki...

Banu'cuğum resimlerini bekliyorum. Kabak çiçeği dolması da nefis olur hani:-)))Pınar

Unknown dedi ki...

Sevgili Baharçiçeği,
Blogunu hemen ziyaret ettim. Alman Hanımlarının da biz Türkler kadar becerikli olmaları çok hoş doğrusu... Sevgiler, Pınar